9 Şubat 2014 Pazar

Kasım ayı, sabaha karşı ayın sekizi, yıllardan 1987.Bozulmaya çoktan başlamış bir dünyada ve hatta komünizmin etkilerini hala kaybetmemiş bir ülkede açıyorum gözlerimi. Şanslıyım aslında büyük çoğunluğa göre. Bir ailem var. Aile. Dört harf ama uğruna ansiklopediler yazılabilecek terim.

Derken hatırlıyorum hatırlıyorum küçük yaşları. Sanırım 2 veya 3 yaşındayım. Bulgaristan'ın bir köyünde 2 katlı köy evinin ikinci katı. Merdivenleri çıkıyorsun hemen sağda şimdiki oturma odası dedikleri oda. Sehpanın üzerinde siyah beyaz bir televizyon. Sehpanın önüne uzanmış ayaklarımı sehpaya dayamış kendi kendime birşeyler konuşup tv izliyorum. Arkamda annem, babam, dedem ve ninem.Derin bir sohbet var. Yeni yeni hatırlıyorum konuyu ve konuşmaları. Türkiye adı geçiyor. Kapıları açılacak nasıl , hangi parayla gideriz diyorlar. Sene 1989.

Bundan sonrasını yolculuğa kadar hatırlamıyorum. Filmin devamı trende. Ama arada eskimiş ve yok olmuş kısımlar mevcut. Sene 1991 aralık ayı 23. Günü. Bi trendeyim. Annem babam ve ben. Eğleniyorum aslında. Karnım aç ama. Annem yanında getirdiği şişko çöreklerden veriyor. Afiyetle yiyorum.
Gidiyoruz ama hiçbir fikrim yok nereye neden gittiğimiz hakkında. Anne ve babamın suratındaki ifadeler yeni yeni gözümün önüne geliyor. Endişe ve umut görüyordum...